Juergen Teller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Juergen Teller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Şubat 2011 Çarşamba

If money don't matter today


Eğer para sorun olmasaydı, Celine  İlkabahar/Yaz 2011 koleksiyonundan bu luggage bag benim dolabımda olurdu.

This luggage bag from Celine's S/S 2011 collection would be in my closet.

Fashiongonerouge


31 Ocak 2011 Pazartesi

Marc by Marc Jacobs S/S 2011 Campaign


Fotoğrafçı Juergen Teller'dan tarafından çekilen, Marc by Marc Jacobs'ın ilkbahar/yaz sezonu reklamlarında, baş rolde son zamanların gözde androjen modeli Andrej Pejic, Ginta Lapina beraber bir yolculuğa çıkmışlar.

Marc Jacobs' favorite Juergen Teller, shot youthful Marc by Marc Jacobs SS'11 campaign which fashion world's latest obsession very androgen Andrej Pejic and Ginta Lapina were on a road trip.




Fashiongonerouge

12 Mayıs 2008 Pazartesi

Hayalim, Juergen Teller ve ben
















Sizlere cuma gunu bahsettiğim uzere,Marc Jacobs'ı da görmek umuduyla Cumartesi ünlü moda fotoğrafçısı Juergen Teller'ın Nurnberg adlı sergisine gittim.Daha once planlanmış mani-pedi aktivitelerimi tamamlayıp ( Erken bir saate aldırmaya çalışsam da doluluktan dolayı başarılı olamadım)saat 20:00'ye doğru Mısır Apartmanı 4. katta bulunan Galerist'e Juergen Teller ve Simon Periton ( Kendisinden bu sergiye kadar haberdar değildim, çok da bir şey kaybettiğim söylenemez :) ) fotoğraf sergisine arkadaşımla, kelimenin tam anlamıyla koşarak vardık. Sergi açılışı 19:00 - 21:00 arası olduğundan ve Marc Jacobs'ın orda olma dedikoduları yuzunden ( Buradan bu haberi bir tarafından uyduran Akşam gazetesi yazarı arkadaşa sevgilerimi(!) yolluyorum) geç kaldığımız için hayıflansakta, içeri girip tanıdık insanlarla konusunca kendisinden eser olmadığını anlayarak hem üzüldük, hem de rahatladık. Konustuğumuz fotoğrafcı Emre Ünal gunduz, hayranı olduğu Juergen Teller'ın fotoğraflarını çekerken nasıl heyecanlandığını ve Teller'ın sakin cool bir kişilik olduğundan bahsetti. Onunla vedalaşıp sergiyi dolaşmaya başladık. Aralarında ingiliz model Lily Cole, Kate Moss (sanırım),kendi nu fotoğraflarını ve çocuğunun fotoğraflarını da içeren yaklaşık 20-30 kadar fotoğrafı inceledikten sonra gözlerimiz Bay Teller'ı aradı kendisini çocuğunun peşinden koşarken gördük, görüntü gerçekten sevimliydi. Simon Periton bölümü hem içerik hem de işler bakımından biraz zayıftı, çalışmalarında bir psychedelic etkisi gözümüzden kaçmadı ;).

İki sanatcının da eserlerine gereken zamanı ayırdıktan sonra,sıra Juergen Teller ve sergiye gelenlerin tarzlarıyla ilgi fotografları çekmeye gelmişti. İçerdeki insanlar çok farklı tarzları da bir araya getirmişti,dergi sayfalarından fırlamış gibi görünen insanlar kadar,sokak tarzını da görmek mümkündü, havaların durumu insanları da iki arada bir derede bırakmıştı. Bense geç kalmanın da verdiği telaşla, üzerime risksiz bişiler giymiştim ( Jean Citizens of Humanity, Miss Selfridge çiçek desenli tunik, Zara deri ceket,Fendi çanta, Marc by Marc Jacobs ayakkabı) burada ben Tokidoki karakteri olarak karsınızdayım. Doğrusu ben kendimi, aynadaki halimden bile sevimli buldum :)

Juergen Teller'ın başkalarıyla ve vintage kraliçesi(!) Ece Sükanla konusurken bazı fotograflarını cektim, ayrıca Ece'nin Chanel çantasına bayıldığımı da söylemeliyim. İstediğim herkesi çekemesem de sanırım fotolar sizlere yine de bir fikir vermekte yardımcı olacaktır. Fotoğraflarımı çekmenin de verdiği gonul rahatlığıyla oradan ayrılıp, 2. katta yaklaşık 1 yıldır faaliyette olan Midnight Express adlı dukkanı da gezdik. Burası tasarımcı Banu Bora ve mimar eşi Tayfun Mumcu tarafından oluşturulan Banu Bora, Hakan Yıldırım, Ümit Ünal gibi tasarımcılardan parçalar, çeşitli farklı takılar sunan, her odanın farklı bir havada olduğu, pek çok yönüyle diğerlerinden ayrılan bu butik, size alışıla gelmişin dışında br alışveriş alternatifi sunuyor. Burada fotograflama fırsatı da bulduğum kuması ve tasarımı çok hoş gri tshirtle beraber beğendiğim parçalar da oldu. Fiyat aralığına gelince uygun olan parçalar kadar pahalı olarak nitelendirilebilecek parçalar da vardı diyebilirim.

Mısır apartmanından karnımız zil çalarken çıkıp, İstiklal Caddesi boyunca Galatasarayımızın şampiyonluk kutlamalarına eşlik edip, akşamımızı White Mill'de satsumalı votka üstü yemekle tamamladık.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...